Sizin evde niye bu kadar çok kural var Emra Teyze?
Kızımın kendisi gibi 9 yaşındaki sınıf arkadaşı geçen Cuma okul çıkışı bizdeydi. Daha önce de gelmişti ama, uzun saatler kalınca galiba onu ailece fazla şaşırttık. Okuldan çıkınca onları zaten dondurma yemeğe götürdüğüm için eve dönünce bir daha dondurmaya izin vermediğim, akşam yemeği saatinde tabaktaki yemekler bitecek, bizim evin kuralı böyle dediğim, bir de üstüne Facebook’a girmek istediklerinde “benim çalışmam lazım şimdi bilgisayarda” diyerek onları beklettiğim için, TV’nin sesini çok açtırmadığım için vs; yemekten sonra bilgisayarın karşısına oturduğunda kızcağız yüzüme bakıp “Sizin evde de ne kadar çok kural var Emra Teyze, bizim ev hiç böyle değil” dedi.
O gittikten sonra düşündüm, evet bizim evde hakikaten de kurallar var, benim büyüdüğüm evde de kurallar vardı, yemekle ilgili, annem çalışırken yapılmaması gereken şeylerle ilgili, misafirlikteki davranışlarımızla, biraz büyüyünce haftasonları ve akşamları dışarı çıkmakla ilgili. Hatırlıyorum, anneannemin de evinde kurallar vardı. Ve teyzemin de, hem de bitmek tükenmek bilmeyen bir liste halinde.
Şimdi sorsanız bütün anneler “bizim evde kurallar var tabii” diyecekler, ama iş uygulamaya gelince çocuklar o kadar iyi biliyor ki gerçekte kural olup olmadığını. Hem de bizimkiler gibi 9 yaşına gelince değil, çok daha küçükken biliyorlar . Ben üniversitede okurken, kuzenimle bir tanıdığımızın 4 yaşındaki oğlunu İstanbul’un tek alışveriş merkezine götürmüştük. Çocuk daha kapıdan girerken “oyuncak istiyorum” diye böğürerek ağlamaya, kendini kucağımızda sağa sola atmaya başladı. Halbuki aramızda hayır oyuncak alınmayacak diye bir konuşma geçmemişti, o sormamıştı, biz söylememiştik, daha oyuncakçıya yakın bir yerlerde bile değildik. Artık ailesiyle arasında nasıl bir diyalog sık sık tekrarlanıyor ve aile önce hayır deyip sonra nasıl pes ediyorduysa her defasında, bu çocukta bir davranış kalıbı olmuş, daha baştan böğürerek ağlamaya başlamıştı. Benim için korkunç bir deneyimdi, bütün alışveriş merkezi bize bakıyordu, çok utanmıştım, kendi ailemde hiç böyle şeyler görmemiştim, o gün kendi kendime söz verdiğimi hatırlıyorum, ilerde benim çocuğum asla böyle olmayacak diye. Olmadı da..
Ben ne mi cevap verdim bu ufaklığa. Bizim evde neden bu kadar çok kural var biliyor musun Z.cim dedim, ilerde, topluma karıştığı zaman, liseye, üniversiteye ve işhayatına adım attığında, yani davranışları hakkında uyaracak annesi hep yanında olmadığında İrem’in sıkıntı çekmemesi için, toplumda kabul görmesi, hanımefendi olması, kimsenin “öğrenememiş” dememesi için.
Şimdi aileler çocuklarının isteklerine hayır demeleri gereken yerde çoğunlukla evet diyor, çünkü kimsenin sabrı yok artık o “HAYIR”ın sebebini anlatmaya. Herkes çocuğu ağlamadan büyüsün istiyor, aman üzülmesin, yorulmasın.
Son birkaç senedir dikkatimi çeken bir trend de, “çocuğum derslerinde başarılı olsun, gerisi önemli değil.” En çok velilerimden öğreniyorum, ne yapacağımı da, ne yapmayacağımı da. İlköğretim 4.sınıftan beri ders verdiğim bir kız öğrencim var, genelde tüm kızlar gibi o da küçükken çok çalışkandı. Şimdi Lise 2. Sınıfta ve ders çalışması için yalvarmanız gerekiyor. Tabii notlar da düştü. E tabii bu normal diyecektir birçok kişi, ergenlik var. Herşeyin müsebbibi ergenlik ya zaten. Bu kızımızın annesi birkaç sene önce, “çalış kızım” nidalarının başladığı dönemde ve benim kızım henüz ilkokula yeni başlamışken bana muhteşem bir öğüt verdi.
“Ben kızımdan hiçbirşey yapmasını istemedim, sadece ders çalışmasını istedim, onun başarılı olması çok önemliydi, sofrayı toplatmadım, tabağını bile kaldırmasını istemedim, suyunu ayağına götürdüm, sırf ders çalışması bölünmesin diye. Ama şimdi çok üzülüyorum, hem ders çalışmıyor notları düştü, hem de evde hiç yardım etmiyor, suyunu bile kalkıp almıyor, acımasız ve umursamaz oldu, küçük kardeşine mi koşayım ona mı şaşırıyorum, ben de artık eskisi kadar genç değilim. Siz sakın benim yaptığım hatayı yapmayın, küçükken yatağını da toplasın, sofrayı da taşısın, derslerini de yapar. “dedi.
“Ben kızımdan hiçbirşey yapmasını istemedim, sadece ders çalışmasını istedim, onun başarılı olması çok önemliydi, sofrayı toplatmadım, tabağını bile kaldırmasını istemedim, suyunu ayağına götürdüm, sırf ders çalışması bölünmesin diye. Ama şimdi çok üzülüyorum, hem ders çalışmıyor notları düştü, hem de evde hiç yardım etmiyor, suyunu bile kalkıp almıyor, acımasız ve umursamaz oldu, küçük kardeşine mi koşayım ona mı şaşırıyorum, ben de artık eskisi kadar genç değilim. Siz sakın benim yaptığım hatayı yapmayın, küçükken yatağını da toplasın, sofrayı da taşısın, derslerini de yapar. “dedi.
Değerli arkadaşlar, anneler,
Ağaç yaşken eğilir, ne ekersek onu biçeriz. Çocukları kuralsız yetiştirirsek, onları kontrol edemediğimiz yaşları doğal olarak geldiğinde kurallara uymalarını istemek abesle iştigal olur.
Sizin evin kuralları neler ? J
Başarıyla kalın,
Emra Kesim
Comments
Post a Comment