Evde Çıkan Sinir Savaşları…

Geçen akşam dersten çıkıyorum, benim orada bulunmamı fırsat bilen bir anne, kapıda, “Yalnız Emra Hocam, bu kız hiç çalışmıyor, telefonu elinden hiç düşmüyor, şunu yapmıyor, bunu yapmıyor, onun yerine şunu yapıyor, bunu yapıyor, bu böyle olmaz, siz de söyleyin, daha çok ödev verin…..” şeklinde uzun bir performans gerçekleştirdi. Ergenlik yaşındaki kızı itiraza başladı, o anneye yüklendi, anne ona, ben arada, ikisinin de haklı olduğunu bilerek ve normal koşullarda (ben yokken) iletişemedikleri için “denize düşen yılana sarılır” misali, varlığımı fırsat bilerek aslında birbirlerine içlerini döktüler. Tabii ayaküstü bu konuşmalar olurken birbirlerini hiç dinlemedikleri için bir şey anladılar mı, öğrendiler mi, empati kurabildiler mi, orası çok şüpheli. 

Ama ben her ikisini de can kulağıyla dinledim. Zaten bu oldukça sık rastladığım bir sahne. Bence üzücü bir sahne…

Bu yazı annelere, aynı üzüntüyü ve çaresizliği hissettiklerini bildiğim için…

Lütfen, lütfen, lütfen çocuklarınızla başka kişilerin olduğu ortamlarda şu ders-ders çalışma-sınav-not vs  konularında çatışmaya girmemeye çalışın. O kişi rahatsız olacağı, arada kalacağı vs için değil, çocuğunuz rahatsız olacağı, mahçup ve yalnız hissedeceği, size güvenini ve saygısını kaybedebileceği, utanacağı, çaresizliği artacağı için. Başbaşa kaldığınızda kesinlikle kavga çıkacağı, kapıyı çarpıp sizi odasına almayacağı için. Akşam yemeğinde surat edeceği, bilerek ve isteyerek sinirinizi bozacağı için.

Ona ders çalışmanın önemini anlatmak istiyorsanız eğer, her zaman ve sizin de  zaten daha önce denemiş olduğunuz gibi, en iyi çare yine alıp karşınıza konuşmak. Dostane bir şekilde, bir arkadaşınızla sohbet ettiğiniz gibi. Arkadaşlarınızla kavga etmiyorsunuz değil mi?

Denediniz ve kavga mı çıktı, sizi dinlemedi mi, tekrar deneyin. Kavga çıkmasını engellemenin de yolları var.

  1. İşe hazırlanarak başlayın. Anne ve çocuklar arasında çıkan kavgaların önemli bir kısmı çocuklar anlık tepkiler verdiği için değil, anneler anlık tepkiler verdiği için çıkıyor. O zaten sizi denemeye, kızdırmaya, tepkinizi ölçmeye çalışıyor, siz de farkında olmadan eline koz veriyorsunuz. Oysa hiç sinirlenmeyerek hem söyleyeceklerinizi karşı tarafa derli toplu anlatabilir, hem de onu şaşırtabilirsiniz. Evet, tıpkı bir sunuma hazırlanır gibi hazırlanın bu konuşmaya. Neler söylemek istediğinizi toparlayın kafanızda, notlar alın.

  1. Hazırladığınız cümlelerin tek tek üzerinden geçin şimdi, bütün olumsuz olanlarını olumlu hale getirin. “Ders çalışma şeklini hiç beğenmiyorum.” Ya da hiç ders çalışmıyorsun, bu okula bir sürü para veriyoruz” gibi direk suçlayan cümleler yerine, “Ders çalışırken şunlara dikkat edersen daha başarılı olacağına inanıyorum”, “Biz senin iyi bir eğitim almanı istiyoruz, bu okul senin için biçilmiş kaftan, lütfen sen de elinden gelen gayreti göster” gibi olumlu cümleler geliştirin. Bunları daha önce söylemiş miydiniz, ama o zaman sonunda sinirlenmiştiniz, şimdi ise etkili bir sunum yapıp konuyu açtığınız gibi siz kapatacaksınız, kavga vs çıkma ihtimali olmayacak. 


  1. Daha önceki ders çalışma kavgalarınızda size söylediği şeyleri hatırlamaya çalışın. Kendini nasıl savunur? Ve tabii siz bunları nasıl bertaraf edersiniz genelde? Onu gerçekten dinler misiniz?  Söylediklerinde haklılık payı olabilecekleri düşünün. Bu konuları da  “görüşmenizde” belirtmek için not alın. “Şu konuda sana katılıyorum, çok haklısın” deyin.

  1. Gayretini ödüllendirin. İş dünyasında yapılan araştırmalar gösteriyor ki yetişkinlerin bile en çok hoşuna giden şey övülmek, takdir edildiğini duymak. Ona iyi yaptığı şeyleri sayın. Uzun yıllardır derse gittiğim ve artık lisede olan bir öğrencim var, “gerektiği kadar” çalışan, ödevini günü gününe yapan akıllı bir kız. Notları 70 ortalamada seyrediyor. Anne hala kızını hırpalıyor, 90 alsın istiyor, çalışmıyor diye dövünüyor, bazen kendini tutamayıp benim yanımda aşağıladığı bile oluyor. Kız büzülüyor, utanıyor, üzülüyor, ben de kahroluyorum. Çaba gösteren bir öğrencinin takdir edilmesinden daha güzel ne olabilir bilmiyorum. 90 alınca ne olacak onu da bilmiyorum. Annemiz acaba kendi yapamadıklarını kızının mı yapmasını istiyor ?!

  1. Kendinize hiç sordunuz mu? Neden bu kadar kaygılanıyorsunuz, gerçekten ortada kaygılanacak bir durum var mı? Çocuğunuzun bütün notları Spor Toto gibi olsa belki ama, yarıyıl karnesinde 3 tane kırığı var diye çocuğunuz gerçekten “kafasız ve tembel” olur mu? Sınavdan 80 alırsa dünyanın sonu gelir mi? 45 alsa gelir mi? Peki ya 10 alsa? Beş yıl sonra bunları kim hatırlayacak?

  1. Biraz daha fazla “Gözlemci anne” olacağınıza, olmaya çalışacağınıza dair kendinize söz verin. Bütün bu maddelerin içinde en zoru bu eminim. Ama bizim annelerimizin sınav günlerimizi, dönem ödevi teslim tarihlerimizi bilmediğini, buzdolabının üstüne yapıştırıp günü gününe takip etmediğini, bizimle oturup ödev yapmadığını, defterlerimizi  bizim yerimize temize geçirmediğini unutmayın.

Büyük buluşmaya hazırlandınız, artık evde buluştuğunuzda sohbetinizi gerçekleştirmeye hazırsınız, belki de onu alıp dışarı çıkarabilirsiniz; tarafsız ve her ikinizin de sesini yükseltemeyeceği bir yerde konuşmak iyi bir alternatif olabilir, onun sevdiği bir yerde.

Önceden karar verdiğiniz gibi, onu suçlamamaya özen gösterin, “yapmıyorsun etmiyorsun” cümleleri kurmayın, onunla kaygılarınızı paylaşın.  Kendisini anlatmasına izin verin, bırakın içini döksün, sizi suçlayacaktır, kendisini hiç anlamadığınızı söyleyecektir, bırakın anlatsın, savunmaya geçmeyin. Ona endişelerinizi anlatın ama akıl vermeyin.

En önemlisi onu dinleyin ve sizi dinlediği için kendisine teşekkür edin. Kavga etmek için değil, karşılıklı dertleşmek için oturduğunuzu unutmayın, anne olarak kavga çıkmasına izin vermemek kesinlikle sizin elinizde. Siz sinirlenmez ve soğukkanlı olursanız onun celallenmesi, bağırıp çağırmasının bir anlamı kalmaz. Bu ders çalışma meselelerinde çabuk sinirlenen bir yapınız varsa ve çocuğunuz bunu biliyorsa, bu kez o sinirle birşey söylediğinde, gözünün içine bakıp anlamaya çalıştığınızı belli ederseniz bir durup kendine bakacak ve “ben ne diyorum, neler yapıyorum” diyecektir. 

Çocuğunuza sürekli ders çalış diyerek sadece onun sizden uzaklaşmasına sebep olabileceğinizi, bazı çocukların bu söze karşı ciddi bir direnç geliştirdiğini ve konu açıldığı anda kendi dünyalarına kapandıklarını biliyor musunuz?

Bugüne kadar çocuğum ders çalışmıyor diye şikayet ederek çocuğunun ders çalışmasını sağlamış, farkındalığını arttırmış bir tek anne yok inanın. Her çocuğun yapıp ettikleriyle ilgili farkındalığı farklı bir hızda ilerliyor, eskilerin deyimiyle siz yüreğinizi ferah tutun, eninde sonunda çocuklar ne yapmaları gerektiğini kendileri buluyorlar, siz sadece yol gösterici olun, tıpkı ehliyet kursuna giderken yanınızda oturan öğretmen gibi olun, ama çocuğunuzun yerine arabayı kullanmaktan vazgeçin.

Başarıyla kalın.
Emra Kesim


Emra’nın notu: Ben de deliriyorum arada, sabahları bazen arabada söylene söylene götürüyorum İrem’i okula. Arada delirince affedin kendinizi. J




Comments

Popular Posts